02 September, 2006

Fındık, nohut ve pırasalı patlıcan dolması


Fındık tabii, yine fındık; aklımda deyip de, nasılsa yaparım deyip de bekletmek olmaz. Doğru mutfağa...

Biz bu kitapla herkese bol bol fındık yedireceğiz. Yedirdiğimiz fındıkların kârı değil ama, emeğimizin kârı ile okul çocuklarına bir sürü güzellikler yapacağız.

Belki fındık üreticileri, aracıları, satıcıları da destekleyecekler bizi. Onlar da atacaklar ortaya biraz kârlarından karınca kararınca. Bizim Fındık Çocukları diyebileceğimiz çocuklarımız oluşacak belki zaman içinde, daha daha yazacağımız kitaplarımızın geliri ile eğitimlerine küçük de olsa katkılarda bulunabileceğimiz...

Neyse yine uçuşlardayım işte... Aynı zamanda da mutfaktayım. Fındıklı tarifler uydurmaktayım. Oh canıma değsin, pek de iyi yapmaktayım... Kişisel fındıklı tarif gayretlerimin zirvesine doğru tırmanmaktayım.

----------

Eli bol insanlardanım. Deneme mutfaklarımı artık biraz küçültmeye karar verdim, verdimse de olmadı. Fındıklı patlıcan dolmama yedi adet küçük patlıcan kullandım.

İç hazırlamak için birer su bardağı fındık ve haşlanmış nohut, beş tane incecik sap pırasa yeterli, hattâ artacak bile.

Bu dolma için nohut haşlamak ayrı bir hüner gerektirmiyor, yine suda haşlanacak ama bildiğiniz gibi sade suda değil. İçinde çeşitli biber ve karanfil tanecikleri, taze defne yaprakları, tarçın çubuğu ve biberiye dalları var.

Şimdi nohut, pırasa ve tabii fındıklarımız yine bızzzt aletindeler. Ayrı ayrı yapsanız, pırasaların suyu çıkmasa, diğerleri de dişe gelseler iyi olur.


İçine yettiğince tuz, biraz dolma baharı, karabiber ve bir tutam da kırmızı biber ilave ederek karıştırdık dolma içimizi. Yarıdan kesilerek içi çıkarılmış patlıcanlarımıza doldurduk sıkı sıkı. İçinde pişerken kabaracak bir malzeme yok, bu yüzden pirinçli bulgurlu dolmalar gibi gevşek değil, sıkıca dolduruyoruz. Ve de diziyoruz tenceremize, hepsi ayakta, dipdibe. Tencerenin kalan boşluklarına bütün soğanlar ilave ediyoruz.

Bir küçük limonun suyu, sızma ve biberiye ile birlikte birbuçuk su bardağı kadar su ilave ederek orta ateşte pişireceğiz artık.

Benim kadar şanslıysanız eğer, içten biraz artacaktır. Tadına bakmışsınızdır mutlaka. Nasıl? Akşam rakılarınızın yanına bir meze daha kattım değil mi? Ya da sürsürleriniz için müthiş bir yenilik. İçine hemen sızma katın. Biraz laym sıkın, karıştırın. Laym olmadı limon, artık ben söylemeyeyim diyorum ama olmadı nar ekşisi...

Bu ara kendimi arabanın gaz pedalına benzetiyorum. Hemen yanında fren pedalı durduğunu da unutmuş gibiyim.

Deneysel fındık mutfağım bugün zirve yaptı.

Fren sesi nasıl yazılırdı?

İşte o sesle bitecek bu yazı.

Oya Kayacan

OK


No comments: